ANALİZ 2: OSMANLI'NIN YIKILIŞI 1908
Resmi tarih bize Osmanlı Devleti'nin 1922
de yıkıldığını söyler ancak bu doğru değildir. Osmanlı geleneksel yönetimi 1908
de ikinci meşrutiyet ile sonlanmış, büyük yıkım uzun sürdüğünden devletin ortadan kalkması 1920 lere
kadar uzamıştır.
Devleti bir gemiye benzetirsek; kaptan köşkü 1908 de düşmüş ve
gemi yönetimi ele geçirilmiştir ancak geminin büyüklüğünden dolayı batırılışı
1908 den başlayarak 1920'lerin ortalarına kadar sürer. Bu devletin varlığının
1920’lere kadar devam ettiği anlamına gelmez; esas itibariyle çöküşün başladığı
tarih olan 1908 sonrası ortada olan devlete Osmanlı devleti denemez. Karmaşanın hüküm sürdüğü etkisiz ve gücü olmayan iki padişahın ittihatçılar tarafından
yönetime getirildiği bu dönemde Osmanlı Devleti topraklarının yaklaşık %80'ini kaybetmiştir.
Osmanlı Devleti’nin 20 yüzyılın başında bir enkaz
halinde olduğu doğru değildir 1908 de Osmanlı Devleti çok büyük ölçüde
borçlarını ödemiş, Hicaz demiryolu gibi mega projeleri hayata geçirmiş, eğitim
sistemini tamamen reforme etmiş bir durumdadır. Sanayileşme konusunda sermaye
yetersizliği vardır ancak o dönem dünyada çok az ülkede gerçek anlamda
sanayileşmeden ve sermaye birikiminden bahsetmek mümkündü.
Sırasıyla gidecek
olursak 1908 de İkinci Meşrutiyet'in ilanından sonra ordu ve bürokraside bütün
ehil kadrolar tasfiye edilmiştir.
1909 da Bosna Hersek Avusturya tarafından
işgal edilmiş ve İttihatçı yönetim tarafından bu işgale hiçbir askeri karşılık
verilmemiştir. Hemen ardından İtalya Trablusgarp'ı işgal etmiş Makedon isyanı
çıkmıştır.
1911 de başlayan bu işgal ve isyanları 1912 de başlayan Balkan
Savaşı takip etmiş ve devlet yüzyıllar içinde aldığı toprakları birkaç ay
içinde kaybetmiştir.
Bu dönemde İstanbul'da başa getirdikleri göstermelik padişahın yönetiminde İttihatçılar devletin imkanlarını yağmalamak ve sonu gelmeyen siyasi tartışmalarla olan
biteni seyretmekle meşguldürler. 1912 de başlayan Balkan Savaşı ile Çatalca'ya kadar tüm Balkan toprakları kaybedilmiş, ancak Edirne'ye kadar olan bölge daha sonra karşı bir taarruzla geri alınabilmiştir.
Ardından 1914 te Dünya Savaşı'ndan sokulan devlet tüm hazinesi yağmalanmış olduğu için salt asker gücüyle pek çok cephede imkânsızlıklar içinde savaşmış ancak sonuca engel olamamıştır.
Gerçekte savaş olarak adlandırılan bu dönem bir paylaşım ve etnik temizlik projesinin gerçekleştirilmesinden ibarettir. Ayrıntılı incelendiğinde görüleceği gibi bu projeyi yürütenler esas itibariyle yabancılardan çok kendi içimizdeki elemanlarıdır.
Bu dönemde resmi olmayan rakamlara göre Balkanlar ve Kafkasya'da 5 milyon civarında müslüman türk hayatını kaybetmiştir. 1924’te Türkiye nüfusunun 19 milyon olduğu göz önüne alınırsa bu o dönemki nüfusun dörtte biridir. Bugün ülke nüfusuna aynı oranlamayı yaparsak 20 milyon insana tekabül eder.
Maalesef bu durumun sorumluları olan ittihatçılar hiçbir zaman tam anlamıyla sorgulanmamış, kendilerini kullanan güçler tarafından ortadan kaldırılan 3 lideri ise sonradan kahramanlaştırılarak Şişli'de Anıt mezarlara defnedilmişlerdir.
Ülkemizde yapılacak tüm tarih
araştırmalarının ve analizlerini temel amacı 1908 - 1924 arasındaki bu büyük
yıkımı ele alarak ayrıntılı şekilde aydınlatmak olmalıdır.
Osmanlı Devleti’nin 20 yüzyılın başında bir enkaz halinde olduğu doğru değildir 1908 de Osmanlı Devleti çok büyük ölçüde borçlarını ödemiş, Hicaz demiryolu gibi mega projeleri hayata geçirmiş, eğitim sistemini tamamen reforme etmiş bir durumdadır. Sanayileşme konusunda sermaye yetersizliği vardır ancak o dönem dünyada çok az ülkede gerçek anlamda sanayileşmeden ve sermaye birikiminden bahsetmek mümkündü.
YanıtlaSildemişsiniz, belge göstermenizi rica edeceğim.
Osmanlıcan iyiyse sana belge gösterebilirim.
YanıtlaSilduyun-i umumiye kanunu neden çıkarıldı o zaman?
SilDüyunu Umumiye'yi anlamak için II.Abdülhamid dönemini iyi anlamak lazımdır.
SilBatıya karşı uyguladığı, reddetmeyen ancak tamamıyla da kabul etmeyen dengeleyici politikası, doğuya karşı ise halife gücünden yararlanarak uyguladığı İslamcı politikayla sıradan bir padişah olmadığını kanıtlayan Sultan II Abdülhamid, gerek dönemin koşulları gerekse de siyasi uygulamalarıyla çok eleştirilmiş ve günümüzde de eleştirilmeye devam etmektedir. Eleştiri konularının en önemlilerinden birisi de 1881 yılında dönemin padişahı olarak kurulmasını onayladığı Düyun-u Umumiye-i Osmaniye Varidat-ı Muhassasa İdaresidir. Bir kesim bunu devlet içinde devlet sistemi yarattığı için olumsuz, diğer kesim ise imparatorluğun ekonomik olarak batmaması için doğru hamle olarak görmüştür. Gelin konuyu birlikte irdeleyelim ve kararınızı siz verin…
Osmanlı imparatorluğunun son dönemlerinde, bir yıl içindeki toplam gelirler, o yıl içindeki harcamalarını karşılamaz hale gelmişti. Bu durum, doğal olarak, Osmanlı ekonomisinde bütçe açığı yaratmaya başlamış ve kar topu misali bu açık büyümüştür. Osmanlı İmparatorluğu 19. yüzyılda tımar sisteminin yozlaşması ve merkezi otoritenin zayıflaması gibi nedenlerden dolayı sağlıklı bir şekilde vergi toplayamaz hale gelmiştir. Bu nedenle, yani oluşan bu açığı kapatmak için, borçlanma yoluna gitmiştir. Tam da İmparatorluk bu durumdayken, 1854 yılında Kırım Savaşı patlak vermiş, artan askeri harcamalar ve nakit paraya duyulan ihtiyaç yüzünden Osmanlı Devleti tarihinin ilk dış borçlanmasını “Dent Palmer and Company” ve “Goldschmids and Company” isimli iki İngiliz firmasına yapmıştır. Osmanlı Devleti ardı arkası kesilmeyen bu borçlanmalara 1875 yılına kadar dayanabilmiştir.
Devamını burdan okuyabilirsiniz http://www.gazetebilkent.com/2014/10/02/duyun-u-umumiye-ve-sultan-ii-abdulhamid/
1875 e kadar dayanabilmiştir demişsiniz 1908 de ise enkaz değildir diyorsunuz, bu toparlanma nasıl olmuş peki?
SilYaklaşık 25 tane yakın tarih kitabı okuyarak vardığım çıkarıma harfi harfine uyan bir makale. Tebrik ederim
YanıtlaSilokudukların m armagan ahmet simsir bugra ekinci sanırım
SilEyvallah!! Yalanlardan bıktık artik..
YanıtlaSilTamamen öznel bir bakış açısı, II. Abdülhamid i hiçbir şekilde elestirmeyen, devrindeki olumlu işlerin tek sebebi- olumsuz gelişmelerde zerre sorumluluğu olmayan sakat bir tarih felsefesi. Devleti 1908 e getiren Ulu Hakan in tercihleridir. II. Abdülhamid Ermeniler- Fransız İngilizler tarafından sevilmez hatta kızıl Sultan derler. Bu sıfatı aklı başında hiçbir Türk ün kabul etmeyeceği gibi 30 yıllık yönetimin devleti getirdiği durum da elestirilmez değil. Diğer türlüsü andersenden masallar. Bu yönüyle biraz da günümüze benziyor. Tüm güzellikler iktidarın ancak tüm olumsuzluklar başkalarının.
YanıtlaSilDevletin askeri ülkesine ihanet ederse olacağı bu istiklal marşı bile Akif'in değil Abdülhamid in bukadar hırsızın icinde normal
SilAkifin degil derken bunu ilk defa duyuyorum.
SilHareket ordusu sadece 10.000 kişi civarındaydı.2.A bdulhamit Han'ın o tarihte 30.000 civarında hazır bekleyen ordusu vardı.Kardeş kardeşi vurmasın diye merhamet gösterip o 10.000 kişiyi kılıçtan geçirmedi de daha mı iyi oldu?5 milyon insan öldü diyorsun.Çannakale ve Kurtuluş savaşındaki şehitlerimizin sayısı bile o 10.000 kişi kılıçtan geçirilmediği için.Merhameti nerede ve nasıl kullanacağını bileceksin kardeşim.Hala Sultan'ın o merhametinin sonuçlarını yaşıyoruz ve hala müslüman kardeşlerimiz öldürülüyor.Devlet adamı dedğin ileriyi görmek zorundadır.Duygusallık içinde karar veremez.
YanıtlaSilTarih nasıl ki belgelere dayandırılarak aktarılmalı ise Analiz de akılla yapılır ,duygularla değil.
YanıtlaSilBAŞTAN AŞAĞI SAÇMALIK BU YAZILANLAR İŞİNİZ TARİH DEĞİLSE BIRAKIN BUNLARIİTTİHATCILAR 1908 DE DEVLETİN BASINDA FALAN DEĞİLDİ AYRICA 1909'a kadar abdulhamit var. Ittihatcilara rağmen şerif hüseyine görev veriliyor.
YanıtlaSil13 nisan 1909'dan, 17 temmuz 1912'ye kadar Ittihatciların dışarıdan desteklediği hükümetler var.
Bu tarihte içinde Ittihatciların hakim olduğu meclise darbe yapılıyor. Halaskar zabitan olayı.
Bu tarihte iktidardan düşüyorlar. 6 ay sonra darbeye, baskınla cevap veriliyor.
Mahmut şevket paşanın sadrazamlığı..
En nihayetinde O'da şehit olunca, ittihatçı Sait Halim paşanın sadrazamligiyla Ittihatcilar tam anlamıyla iktidara geliyor.
12 haziran 1913..
ittihatçılar GELİNCE HER SEYİ ONLAR MI YAPMIŞ OLDU REVAL GÖRÜŞMELERİ SYCES PİCOTLAR NEDEN YAPILDI BÜTÜN ORDULAR ÇÖP OLMUŞ DONANMA HURDA ABDÜLHAMİT DONEMİ VE OSMANLININ SON 300 YILI FİYASKODUR ATATÜRK BU ÜLKENİN KURUCUSU VE KURTARICISIDIR O KÜÇÜK BEYNİNİZE SOKUN BU YORUMU OKUYAN CAHİL SÜRÜLERİ DE İKİ KİTAP OKUSUNLAR
Buram buram cehalet kokan bir yazı.ne belge var ne kaynak!yaz gitsin ne de olsa inanan bir kitle var.adama sormazlar mı ittihatçılar ingiliz destekçisiyse neden son padişahın ingilizlerin korumasında önce maltaya oradan da ingiltereye kaçtı diye?kafanızda mı çalışmıyor sizin?insan düşmanına niye sığınır!
YanıtlaSilAbdülhamitçi bir değerlendirme olmuş, gerçeklerden tümüyle kopuk, katılmıyorum. Osmanlı bir kere Düyunu umumiye ile 1881 yılında ekonomik olarak kontrolden çıkmıştır. Abdülhamid döneminde yapılmıştır sonrası istibdat, ve Türkiye'nin 2 katı toprak kaybı yaşatmış (1,5 milyon km²), Ruslar, Yeşilköy'e kadar gelmiş, Kıbrıs, İngilizlere verilmiştir. Sonrası İttihatçılarda, 7,5 milyon km² kaybetmiştir. 1DS. sokarak büyük bir hata işlenmiştir. Mondros ve Sevr felakettir. İstiklal Harbi sonrası, taş devri altyapısız, eğitimsiz, fakir ve cahil bir halk ile tekrar yapılanma başlanmıştır. Unutturulan Türk kimliği alt kimlik olmaktan çıkarılmıştır. Tarım ilkel, sanayi ise yok denecek kadar azdır. Osmanlı ne yazık ki bilim-sanayi devrimini ıskalamasının, rüşvet-yolsuzkukların, etnik isyanların, halkı eğitmemenin, yanlış dış politikanın ağır bedellerini ödemiştir.
YanıtlaSil